YEDİKULE KÜLTÜR-SAĞLIK

 

 

İÇİNDEKİLER

       

              başlarken...

              verem....                             ali kılıçgün

              her şey sende gizli...          can yücel

              hayat diye bir şey var...     ahmet altan

              adını sevdim...                    ali kılıçgün

              düş                                       ali kılıçgün (Yeni)
              sisler bulvar                        atilla ilhan  (Yeni)

 

           BAŞLARKEN

 

Merhaba,

    Yaşamımızın  arasında bizi dinlendirecek bazen de bilimle sanatı birleştirecek sayfamız olsun istedik.Amacımız herkesin amatör çalışmalarının yayınlanmasını sağlamak ve bu konuda teşvik edici olmaktır.Örneğin bir nöbet anısı yada bir filmin eleştirisi gibi insanların yaşadıklarını yorumlamalarına ve de yazmalarına  önayak olabilmektir

Zamanın ne hızla aktığını anlayabilmek için arada bir durup düşünmek gerektiğine inanıyorum. Hele birde yaşananlara dair birkaç cümle yazmak zamanın öneminin farkına varmamızı  sağlar.

     Şimdilik bir giriş yaptık, sizden gelen katkılarla daha da gelişecek bir  bölüme sahip olabiliriz.Hadi bakalım... hoşkalın...

 

VEREM

               

                       Bir mendil niye kanar Ahmet abi

                       Diş değil, tırnak değil 

                       Bir mendil niye kanar

                       Mendilimde kan sesleri

                                                      E.Cansever

  

    Verem  tarih boyunca edebiyata konu olmuştur.Çocukluğumuz Türk filmlerindeki aşık olan gençlerin kan tükürdüğü sahnelerle geçti.Karakterler duygusal, zayıf ve yoksul kişilerdir. O zaman bize saçma görünse de aşık olmak, belki de önemli derecede vücut direncini düşürücü bir faktördür.

     Bundan yaklaşık otuz beş yıl önce Anadolu’nun bir köyünde bir kızla bir erkek birbirlerine aşık olurlar.Sevgileri herkesin dilindedir ve nişanlanırlar.Daha sonra erkek hastalanır.Öksürür,kan tükürür ve her gecen gün zayıflayarak yataktan çıkamaz olur.O günkü sosyal koşullarda doktora gidemez.Giderek genel durumu kötüleşen hastanın tek istediği sevdiğini son bir kez görebilmektir.Fakat evlenmeden görüşmelerine müsaade edilmez.Sen iyileş evlendiğin zaman görüşürsün denir.Nişanlısını  görme isteğini kabul ettiremeyen erkeğin son bir ricası olur.Nişanlımın ayaklarını yıkadığı suyu getirin ben o suyu içiyim der.Bu arzusu gerçekleşmeden  genç ölür. Gelenekler gereği kız nişanlısının kardeşiyle evlendirilir.Herkesin bir hikayesi vardır ama herkesin bir şiiri yoktur. Teyzemin yaşamında bir şiiri oldu mu bilmiyorum.Hikayesinin bir gün yazılacağını da o bilmiyordu ...

                                                             

 

 

 

 

HER ŞEY SENDE GİZLİ

 

Her şey sende gizli

Yeri seni çektiği kadar ağırsın

Kanatların çırpındığı kadar hafif

Kalbinin attığı kadar canlısın

Gözlerinin uzağı gördüğü kadar canlısın

Sevdiklerin kadar iyisin

Nefret ettiklerin kadar kötü..

Ne renk olursa olsun kaşın gözün

Karşındakinin gördüğündür rengin..

Yaşadıklarını kar sayma;

Yaşadığın kadar yakınsın sonuna,

Ne kadar yaşarsan yaşa, sevdiğin kadar ömrün..

Gülebildiğin kadar mutlusun,

Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin

Sakın bitti sanma her şeyi,

Sevdiğin kadar sevileceksin

Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer

Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın

Bir gün yalan söyleyeceksen eğer

Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.

Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret

Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın

Unutma yağmurun yağdığı kadar ıslaksın

Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.

Kendini yalnız  hissettiğin kadar yalnızsın

Ve güçlü hissettiğin kadar güzelsin...

İşte budur hayat ;

İşte budur yaşamak, bunu hatırladığın kadar yaşarsın

Bunu unuttuğunda, aldığın her nefes kadar üşürsün

Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun

Çiçek sulandığı kadar güzeldir

Kuşlar ötebildiği kadar sevimli

Ve her şeyi öğrendiğin kadar bilirsin

Bunu da öğren,

Sevdiğin kadar sevilirsin

                                       Can Yücel

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

HAYAT DİYE BİRŞEY VAR

 

Nedir ,ne oluyor,unuttunuz mu yoksa yaşadığınızı, günler ,kızgın küller gibi bütün duygularınızı kavurup öldürerek mi geçiyor üzerinizden ,arzuyla dudağınızı ısırdığınız olmuyor mu hiç ,bir müzik sesiyle  söyle bir koltuğunuzda doğrulduğunuz,aniden bir yaz yağmuru gibi boşanıveren sebepsiz sevinçlere inanmıyor musunuz ,bir ağaç gölgesinde bir an durmak,bir akşam üstü denize baktığınızda bu sonsuz suların kıpırtısına şaşmak yok mu artık,elele tutuşmak ,bir avucun bir başka avuca dokunmasının yarattığı ürperti de hayal hanesinde kendine bir yer bulmuyor mu,bittimi bu macera ,çekildiniz mi hayattan,hayatın sizin bulunmadığınız yerlerde yaşandığına mı inanıyorsunuz,daha bitmeden bitirdiniz mi her şeyi, yorgun ruhunuz yeni coşkular için hazır seyretmiyo mu kendini.Delirdiniz mi siz?

 

Şu köşebaşında karşınıza ne çıkacağını ne biliyorsunuz,biliyorum genellikle köşe başlarından açlık, acı ve ölüm çıkıyor karşınıza ama kimbilir ,belki eski bir dosta ,belki güzel bir kadına ,belki okunmuş kitablar satan bir sahafada rastlayabilirsiniz, bir piano sesi duyabilirsiniz yada bir rumeli türküsü açık bir pencereden, bir söğüt ağacı görebilirsiniz çocukken kabuğundan düdük yaptığınız , dans adımlarıyla yürüyen bir çift bacak geçiverir önünüzden, bir oğlan bir ıslık çalabilir, hatta siz bile çalabilirsiniz.

 

Ne sevinci , ne hayatı, ne eğlencesi para yok ki diyorsanız eğer ve eğlenmek için paranın gerekliliğine bu kadar inanıyorsanız, emin olun paranız olduğunda da eğlenemezsiniz,para eğlenmeyi çeşitlendirir sadece ama eğlenceyi yaratamaz, öpüşmek parayla değil, şarkı mırıldanmak parayla değil, acaba o şimdi ne yapıyor diye düşünmek parayla değil,tv’de iyi bir film seyretmek parayla değil, sizin için demlenmiş bir bardak çayı, bu benim için yapıldı diye neredeyse gururla alıp bardağı ince belinden sıkıca kavrayıp içmek parayla değil.

 

Bir bardak semizotunu sevinçle paylaşabilirsiniz ve hiç bir pahalı lokantada bulamayacağınız bir tad alırsınız, eğer bir tabak yemeği paylaştığınız,paylaşmak istediğiniz insansa. Hayat diye bir şey var.Sadece sizin olan ,sadece size ait ,içinde sadece sizin gördüğünüz çiçekler açan , yalnızca sizin müziklerinizin çaldığı bir bahçe var,sokmayın oraya öyle herkesi, çiçeklerinizi başkalarının çapalamasını beklemeyin, şarkılarınızı başkalarına söyletmeyin, anladık ahmaklıklar oluyor, aptalca kararlar veriliyor,hepinizin hayatından birşeyler çalınıyor, hayallerinizi teker teker buduyorlar, ümitlerinizi öldürüyorlar, çaresiz bırakıyorlar sizi, yenildiniz belki de ,yenilginin ağır yaralarını taşıyorsunuz ruhunuzda ama gene de bir hayatınız var sizin ,sadece size ait bir bahçeniz ,durup soluklanacağınız yaralarınızı yıkayacağınız, çiçeklerini seyredeceğiniz bir bahçe, soğukta bir bira içebilirsiniz ,bir ağacın gölgesinde durabilirsiniz bir an,sabaha karşı uyanıp her ay yeniden doğan hilale bir bakabilirsiniz ,çok sevdiğiniz bir kitabı bir daha karıştırabilirsiniz, aşık olabilir yada aşık olmayı düşünebilirsiniz.

 

Sevdiklerinizi özleyebilir ve bir gün yeniden kavuşabileceğinizi hayal edebilirsiniz,geceleri ağaçların daha değişik koktuğunu fark edebilirsiniz ,yeni bir salata icat edebilirsiniz , sevgilinizi çırılçıplak soyup evde öyle dolaştırabilirsiniz,saçlarınızı her zamankinden daha değişik kestirebilir ,evinize bir gün de başka bir yoldan gidebilirsiniz, alışkanlıklarınızı değiştirmek için kendinize karşı bir savaş açabilirsiniz.

 

Hayat diye birşey  var, her zaman size keşfedilecek geniş alanlar bırakan, ne kadar yaşarsanız yaşayın daima bilmediğimiz kuytularına sokulamadığımız bir hayat ,sadece size ait bir hayat.

 

Biliyorum dertler çok ,ahmaklıklar yapılıyor,sıkıntılar bitmiyor,günleri birbiri ardına buruşup eskiyor,yorgunsunuz ,belki yeniksiniz.Teslim mi olacaksınız peki?

 

Hayal kurmayacak mısınız, çılgınca sevişmeyecek misiniz,bir daha öpüşmeyecekmisiniz,ağaçlara bakmayacak mısınız,denizlere şaşmayacak mısınız,ani ve sebepsiz sevinçlere inanmayacak mısınız,bir tabak semizotunun tahmin edemeyeceğiniz kadar lezzetli olabileceğini hiç düşünmeyecek misiniz, sizin için demlenmiş bir bardak çayı bardağı belinden kavrayıp içmeyecek misiniz. Delirdiniz mi siz? Hayat diye birşey var,evet orada ,elinin hemen yanında duruyor.

 

Ahmet Altan

 

 

 

 

 

          adını sevdim

ben senin adını sevdim

sesini sevdim

endişeli,

gülüşünü sevdim

ürkek

 

ben seni sevmedim

bana gelmeyişini

bu aşkta olmayışını sevdim

adını sevdim

sana yakışmasını

kalbime yazılışını

 

adını sevdi ömrüm

hatalı çıkmışken tutunamazken

adını sevdi umudum

tükenirken sensiz gecelerde

 

kimseye sormadım adını

hiçbir kitapta okumadım

senden duymak istedim

kenar süsü yaptım defterime

yangında kurtaramadım

 

seni beklerken,

adınla başlayan şiirler yazdım

nokta koymaktan korktum

çünkü ben seni sevmedim

adını sevdim

    

            ali kılıçgün

             ağustos 2001,istanbul



Düş

Düştüm yola
Düşümde
Düşe kalka
Tutkumu sunmaya gül bakışlarına
Uyansam düşerim gözlerinden
Düşle bu büyüyü
Dokun heyecanıma
Hadi sende uyu


Ali Kılıçgün Ağustos 2001- İst




SİSLER BULVARI
elinin arkasında güneş duruyordu
aylardan kasımdı üşüyorduk
ağacın biri bulvarda ölüyordu
şehrin camları kaygısız gülüyordu
her köşe başında öpüşüyorduk
**********************
sisler bulvarı'na akşam çökmüştü
omuzlarımıza çoktan çökmüştü
kesik birer kol gibi yalnızdık
dağlarda ateşler yanmıyordu
deniz fenerleri sönmüştü
birbirimizin gözlerini arıyorduk
*************************
sisler bulvarı'nda seni kaybettim
sokak lambaları öksürüyordu
yukarıda bulutlar yürüyordu
terkedilmiş bir çocuk gibiydim
dokunsanız ağlayacaktım
yenikapı'da bir tren vardı
**********************
sisler bulvarı'nda öleceğim
sol kasığımdan vuracaklar
bulvar durağında düşeceğim
gözlüklerim kırılacaklar
sen rüyasını göreceksin
çığlık çığlığa uyanacaksın
sabah kapını çalacaklar
elinden tutup getirecekler
beni görünce taş kesileceksin
ağlamayacaksın! ağlamayacaksın!
**************************
sisler bulvarı'ndan geçtim sırılsıklamdı
ıslak kaldırımlar parlıyordu
durup dururken gözlerim dalıyordu
bir bardak şarabda kayboluyordum
gece bekçilerine saati soruyordum
evime gitmekten korkuyordum
sisler boğazıma sarılmışlardı
**************************
bir gemi beni afrika'ya götürecek
ismi bilmiyorum ne olacak
kazablanka'da bir gün kalacağım
sisler bulvarını hatırlayacağım
kırmızı melek şarkısından bir satır
lodos'tan bir satır yağmur'dan iki
senin kirpiklerinden bir satır
simsiyah bir satır hatırlayacağım
seni hatırlatanın çenesini kıracağım
limanda vapur uğuldayacak
*************************
sisler bulvarı bir gece haykırmıştı
ağaçları yatıyordu yoksuldu
bütün yaprakları sararmıştı
bütün bir sonbahar ağlamıştı
ağlayan sanki istanbul'du
öl desen belki ölecektim
içimde biber gibi bir kahır
bütün şiirlerimi yakacaktım
yalnızlık bana dokunuyordu
**********************
eğer sisler bulvarı olmasa
eğer bu şehirde bu bulvar olmasa
sabah ezanında yağmur yağmasa
şüphesiz bir delilik yapardım
hiç kimse beni anlayamazdı
on beş sene hüküm giyerdim
dördüncü yılında kaçardım
belki kaçarken vururlardı
**********************
sisler bulvarı'ndan geçmediğim gün
sisler bulvarı öksüz ben öksüzüm
yağmurun altında yalnızım
ağzım elim yüzüm ıslanıyor
tren düdükleri iç içe giriyorlar
aklımı fikrimi çeliyorlar
aksaray'da ışıklar yanıyor
sisler bulvarı ayaklanıyor
artık kalbimi susturamıyorum


Atilla İLHAN

 

Hazırlayan: Dr. Ali Kılıçgün (e-mail: alikilicgun@mynet.com)